Sohbet Forum - Türkçe Forumlar ve Eğlence Forum Siteleri

SB Yönetim İletişim Sohbet Radyo Anasayfa

Geri git   Sohbet Forum - Türkçe Forumlar ve Eğlence Forum Siteleri > > > >

Rastgele Günün Sözü:
Sohbet SB Mobil Uygulama



Kullanıcı Etiket Listesi


 
 
Seçenekler Stil
Prev önceki Mesaj   sonraki Mesaj Next
Alt 22.05.16   #1
Kullanıcı Profili
Daphne
Laz Kizi
 Daphne - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Standart Dünya hayatı ve nefis

Dünya hayatı ve nefis


Rasul-i Ekrem (A.S.) Efendimiz, bir hadis-i şerifinde şöyle buyuruyor: “Mümin beş güçlük arasındadır. Karşısındaki mümin olur, kendisine hased eder. Münafık olur,gizli düşmanlık eder.

Kâfir olur, kendisiyle savaşır. Şeytan saptırmaya çalışır. Nefsi ise kendisi ile çekişir durur.”

Şeytanın saptırmaya çalışması o derecede olur ki, mümini kâfir etse dahi hıncını, intikamını alamaz.

Kâfir ettikten sonra insanın yüzüne tükürür ve “sen benden de aşağı imişsin.

Ben Allah’a küfrettim ama inkâr etmedim. Sen Allah’ı inkâr edecek kadar şiddetli küfre girdin.” der.

İskender Ataullah Hazretleri (K.S.), Hikemü’l-Ata-iyye’de, “Şeytana düşmanlık edildi, yardım ve rah-mete ulaşıldı. Dost olundu, ama hiçbir dostuna vefa ve merhamet ettiği görülmedi” buyuruyor.

Müminin beşinci güçlüğü, nefsinin kendi ile çekişip durmasıdır demiştik. Nefsin mizacı da şeytandan aşağı değildir. Onun da merhameti yoktur.

Emmare makamında bulunuyorsa insanı azdırmaya çalışır. Allah’ın dinini asla sevmez. Kur’an-ı Kerim’in hükümlerini beğenmez ve düşman kesilir.

İnsanın nefsi, esfel-i safilinde yani aşağıların aşa-ğısında bulunduğu ve kötülüklerin anası olduğu için,kötülükle ortaya çıkmaya başlayınca, şeytan da yaklaşmaya başlar.

İnsan bu beş zorluk arasında daima mücadele halinde ve uyanık bulunmalıdır. Onun için Allahu Te-alâ, “... nefsini hevâsından men ederse varacağı yer cennettir”

(Naziat.S.A.40-41.) buyuruyor. Heva, nefsin sıfatıdır. Gazap ve şehvet lezzetine heva denir.

Bu asır insan hevasını körükleyen bir asırdır. Kim nefsini hevasından uzak tutarsa cennetle müşerref olur.

Anlaşılacağı üzere, nefsin meydanı dünyadır.

İn-sanın üç büyük düşmanından birincisinin dünya, ikincisinin nefis, üçüncüsünün şeytan olduğunu bili-yoruz.

Allahu Tealâ ayet-i kerimelerle, Rasulullah (A.S.) Efendimiz de hadis-i şeriflerle dünyanın gidişatına uyarak ahiret bozgununa uğramamamızı istemiştir.

Ulemanın belirttiğine göre dünya Allah’a ve Allah-’ın dostlarına düşmandır. Dünya perdedir. Dünyanın asliyeti geçici, yaratılıştaki sıfatı cazibeli, aldatıcı ve nefsin yaratılışına uygundur.

Dünya şeytanın yemidir. Dünyanın cazibe ve güzelliği olmasaydı, ne şeytan insana hücum edebilir, ne de nefis insanı ahiret yolundan alıkoyabilirdi.

Anlaşılıyor ki dünya-nın hakikatı, faniliği ile birlikte aldatıcıdır da.

Bir kimse Hazret-i Ali (R.A.) Efendimiz’e “dünyayı anlatır mısınız?” diye sorduğunda, Hz. Ali şöyle buyurdu: “Sağlamı hasta, emniyette olanı pişman olacak. Fakiri mahzun, zengini ise helalinin hesabı, haramının azabına düşecek. Şüpheli şeyler için de azarlanacaktır. Size bunun daha neyini anlatayım.”

Rasulullah (A.S.) Efendimiz bir hadis-i şerifinde şöyle buyurdu: ”Kıyamet gününde bir adamı Allah’ın huzuruna getirirler.

Kazancı haram, masrafı da haramdır. ‘Bunu ce-henneme götürün’ denir. Başka bir adamı getirirler. Helal kazanmış, haram sarfetmiştir.

Onu da cehenneme gönderirler. Bir diğeri de haramdan kazanmış, helale sarfetmiştir. Onu da cehenneme gönderirler.

Sonra başka birini getirirler. Helalden kazanmış, helale sarfetmiştir. Ona, bu serveti kazanırken farz-lardan bir ibadeti geçirip geçirmediğini sorarlar.

Hiçbir farzı bırakmadığını açıklar. Bu servete birinin hakkı geçti mi; mesela işçilerinin ve hayvanlarının hakkını verdin mi? diye sorarlar. Onları da verdiğini söyler.

Bakmakla mükellef olduğu kimselere vaktinde nafakalarını ulaştırıp ulaştırmadığını sorarlar.

Bu sırada çalıştırdığı kimseler getirilir, hakları karşılaştırılır.

O da temiz çıkınca, ‘Verdiğimiz nimetlere karşı ne gibi şükürde bulundu? Onun hesabını görelim.’ derler.”

Şükür, Allah’ın verdiği nimetlerle Allah’a isyan etmemektir. Bir kimse parayı Allah’ın rızası olan yerlerde şükrederek kullanmadıysa cennete giremez.

Anlaşılıyor ki, insan hayatı nefsin, şeytanın ve dünyanın türlü halleriyle meşgul edilmektedir.

Dün-ya, önce yaldızlı şeylerle insanı aldatır, sonra helâk eder.

İsa A.S.’a dünya, yaşlı, zayıf, çirkin fakat süslenmiş bir kadın suretinde görünmüş ve onunla şöyle konuşmuştur. İsa A.S. soruyor:

- Kaç kere evlendin?

- Sayılmayacak kadar çok evlendim.

- Bir kadın ömründe şu kadar evlenir. Sen sayılmayacak kadar çok evlendiğini söylüyorsun.

Koca-larına ne oldu? Öldüler mi, boşandılar mı?

- Hiç boşama olmadı. Hepsini ben öldürdüm.

- Geçmiş kocalarını teker teker nasıl öldürdüğünü düşünmeyip, onlardan ibret almadan seninle evle-necek yeni kocaların vay haline!

A’la bin Ziyad (R.A.) şöyle buyuruyor: “Rüyamda yaşlı, derisi buruşmuş, fakat üzerinde her türlü süs ve zinet eşyası bulunan bir kadın gördüm.

İnsanlar etrafında toplanmış, şaşkın şaşkın onu seyrediyorlardı. Ben onların bu haline şaşırdım ve kadına kim olduğunu sordum. Kadın, “yazık sana, beni bilemedin mi?

Ben dünyayım” deyince, ben “senin şerrinden Allah’a sığınırım” karşılığını verdim. Bunun üzerine kadın, “benden kurtulmak istersen,mala, paraya, şöhrete önem verme” diye konuştu.

Kur’an-ı Hakim’de, “Bu dünyada âmâ olan, ahiret-te de âmâ olur...” (İsra/72) buyurulmuştur. Yani bu dünyada güzel ahlâk ve sünnet-i seniyyeye sarılmadınsa, basiretini açıp aklını işletemedinse, öbür dünyada da öyle dirileceksin.

Bu bakımdan tasavvuf ehli, baş gözünün değil kalp gözünün görmesini gerekli görür. Onun için kalp gözü açılmayan âmâdır ve ehl-i dünyadır. İşte dünya ile nefis meselesi budur.

Kemalât, dede olmakta, çok para kazanmakta değil reşid olmadadır. Medeni kanuna göre reşidlik onsekiz yaşındadır.

Ehl-i tasavvufta reşid olmak, Rabbini bilmekle ve iman hakikatlarını idrak ile mümkündür. Onun için, yetmiş yaşında çocuklar, yirmi yaşında er kişiler vardır.

RASUL-Ü EKREM (A.S.) EFENDİMİZ BUYURUYOR:

“İnsanlar uykudadır, ölünce uyanırlar.” Yani gafletten kurtulamazlar ve tabii ölümle diğer aleme geçerler.

Gerçekte iki türlü ölüm vardır:

Tabii ölüm ve kişinin kendi iradesi ile ölüm.

Bu hadis-i şerife göre, tabii ölümle uyanmayı bekleme.

Şimdiden rah-mete ulaşacak hallere yapış ve iradî ölümle öl. Yani nefsinin arzularını kırmak için bir mürşid-i kâmilde terbiye ol.

İtminan makamına ulaşmak, dünya vatanında iken nefse hakim olmakla olur.

Bu da kalp görüşü yani ferasetle olur.Kalp gözünün görmesinden maksat, nefsin ıslahıdır. Bunun çaresi gurur yurdundan çıkmaktır. Ey ehl-i dünya!

Gurur sahiplerinin halleri, onların perdesidir ki bağ, bahçe, köşk, çiçek, havuz vs. ile meşgul oluyor,gönüllerini onlara bağlıyor ve ömürlerini onlara sarfediyorlar da, Kur’an-ı Kerim’de yazılı olan şu ilahi kelâmı hiç görmüyorlar: “Onlar, dünya hayatı-nın görünen yüzünü bilirler. Ahiretten ise tamamen gafildirler.” (Rum.S.A.7.)

Bu asırda nefsi eğlendiren safa çok fazladır.

Sa-bahleyin gazete ile başlayan gaflet, gece yarısına kadar televizyonla devam ediyor.

Siyaset çekişmeleri ile müminler birine küsüyor.

Allahu Tealâ cümlemize inayet eylesin ve anlayış versin. Amin.

KUTBUL İRŞAD VE TASARRUF

Bir işin merkezinde bulunup onu idare edene “o işin kutbu, yani idarecisi” denir. Bir memleketin işlerini yürüten kimse, o işlerin kutbudur.

Bir müctehid, fetva işlerinin kutbudur. Bir kâmil mürşid de irşad ve terbiye işlerinin kutbudur. Onun için, kendisine tasavvuf dilinde “kutbu’l-irşad” denir.

Kutub ifadesi bir sıfattır; irşadla görevli ve bu işe ehliyetli kâmil insanlar için kullanılan bir ünvandır.

Kur’an-ı Hakim’de ve Sünnet’te zikredilen halife, imam ve ulü’l-emr tabirleri, irşad kutbunu da içine alır.

İrşad kutbu olan zat, Hz. Rasulullah (A.S.) Efendi-mizin gerçek vârisidir. O’nun ilmine, edebine, ruhları nur ile temizleme işine, kalpleri Allah’a çevirme mesleğine, nefisleri terbiye etme ve hayata denge verme sanatına vâristir.

Bu velayet ve yetki ona halk tarafından değil, Cenab-ı Hak tarafından verilmiştir.

Vazife büyük olunca, yetki ve destek de büyük olmaktadır.

İrşad ve terbiyenin asıl sahibi Allahu Tealâ’dır; hidayet Onun elindedir; ancak Allahu Tealâ beşeri planda bu işi kulları arasından seçtiği kimselere yaptırmaktadır.

Bu kulların başında Peygamberler gelmektedir.

Peygamber olmadığı zaman bu işi onun halifeleri, vâris ve vekilleri yürütmektedir.

İrşad Kutbunun Özellikleri

İrşad kutbu, Allah’ın huzurunda kabul görmüş mukarrebûn makamında bir muttaki zattır; edeb ve takva madenidir.

Hayırlarda en öndedir. Muttakilerin imamıdır; İlahi huzurda insanlığı temsil eder. Naz makamındadır.

Büyük arif İmam Rabbani (K.S.) irşad kutbunu şöyle tanıtır:

“İrşad kutbu olan velinin varlığı alem ve insanlık için bulunmaz bir devlettir. O, uzun zamanlardan sonra zuhur etse de, bir ganimettir. Onunla alem aydınlanır, kalpler nurlanır.

Onun nazarı, manevi kalp hastalıklarına şifadır.

Onun bir kalbe teveccühü, ondaki düşük ve rezil huyları temizleyip atar.

Bu öy-le bir zattır ki, velayet mertebelerinin en yükseğine ulaşmıştır. Allah tarafından seçilmiş ve sevilmiştir. Buna mahbubiyet makamı denir.

O makamın bütün kabiliyet ve yetkisi ona verilmiştir.

Bu zat, velayet mertebelerinin kemalâtını bünyesinde toplamıştır. Allah’a davet makamlarının tamamını elde etmiştir.

Özetle, ‘kendisinde bütün güzellikler toplanmış‘ sözü onun hakkında ne kadar doğrudur.

Bu irşad kutbu, kalbiyle bir kimseye yöneldiğinde, o kimsenin kalbi açılır; ilahi sevgiyle dolar.

Veya bir kimse sevgiyle ona yönelse, ameli ve zikri az da olsa, onun feyzinden istifade eder, imanın tadını tadar.



İşlemler


Daphne isimli Üye şimdilik offline konumundadır  
Alıntı ile Cevapla
 


Yetkileriniz
Sizin Yeni Konu Acma Yetkiniz var yok
You may not post replies
You may not post attachments
You may not edit your posts

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı

Gitmek istediğiniz klasörü seçiniz


Şu Anki Saat: 03:03

SohbetForum.ORG, en iyi Google Chrome ile dolaşılır.



SohbetForum.ORG Forum Yasal Uyarı
Powered by vBulletin® Version 3.8.7
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
bir SohbetBurada markasidir. Sohbet Designed by core
Search Engine Optimisation provided by DragonByte SEO v2.0.37 (Lite) - vBulletin Mods & Addons Copyright © 2024 DragonByte Technologies Ltd.
Kuruluş: SohbetForum.ORG © 2010-2030
mobil sohbet sohbet mobil sohbet sohbet

İçerik sağlayıcı paylaşım sitelerinden biri olan SohbetForum.ORG Forum, Haber ve Güncel Paylaşım Platformu Adresimizde 5651 Sayılı Kanun’un 8. Maddesine ve T.C.K’nın 125. Maddesine göre TÜM ÜYELERİMİZ yaptıkları paylaşımlardan sorumludur. SohbetForum.ORG sitesindeki konular yada mesajlar hakkında yapılacak tüm hukuksal Şikayetler için iletişime geçilmesi halinde ilgili kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde SohbetForum.ORG yönetimi olarak tarafımızdan gereken işlemler yapılacaktır.