|
18.09.16 | #1 |
Devrent Deresini Duman Bürüdü Türküsünün Hikayesi
Devrent Deresini Duman Bürüdü Türküsünün HikayesiDenizli yöresinde, Dervent Deresi Türküsü'ne ait iki farklı öykü anlatılır. Öykülerden ilki Ay Deresi Türküsü'nün öyküsünü çağrıştırır.
(Birinci Öykü) Devrent Deresini Duman Bürüdü Türküsü (1) Derbent deresine duman bürüdü Yedi deve ile Musa'm yürüdü Musa'mın ciğeri mosmor oldu çürüdü Derbent dereleri dar geldi bana Vadesiz ölümler zor geldi bana Devrent deresine çıvgınlar esti Elimi kolumu poyrazlar kesti Feleğin bizleri ne imiş kastı Derbent dereleri dar geldi bize Vadesiz ölümler zor geldi bize Derbent deresinden bizde geçelim Sılaya varmaya yollar açalım Deve kirasından biz vazgeçelim Yıkıldı develerim kaldıramadım Tutuldu dillerim söyleyemedim Derbent deresine üç yiğit buydu Musa'mın gözünü kargalar oydu Musa'mın öldüğünü anası duydu Ağlasın ağlasın anam ağlasın Tülü mayaları Dudu bağlasın Derbent deresinde develer katar Musa'mın ölüsü çaylarda yatar Kulanın yolcusu gel bizi kurtar Derbent dereleri dar geldi bize Vadesiz ölümler zor geldi bize Devrent deresinde kar yine bastı Sağımdan solumdan tufanlar esti Sılada yavuklum umudu kesti Devrent dereleri dar geldi bana Vadesiz ölümler zor geldi bana Değirmene vardım yükümü yıktım Kaldırdım kafamı havaya baktım Ben bu tatlı canı ucuza sattım Kudretten karadır Musa'mın kaşı Her daim böyledir feleğin işi HİKAYESİ Yöresi : DENİZLİ Türküye konu olan bu olay, 12 Şubat 1933 yılında bugünkü, Buldan-Derbent Barajı'nın dolgusu yapılan Derbent Deresi denilen yerde meydana gelmiştir. Malum, 1933 yılında Türkiye’de her bölgeye araba, tren gibi ulaşım araçları henüz yeterince girmemişti. O yıllarda Buldan’ın Derbent Köyü , Alaşehir ve Sarıgöl taraflarından gelip, Sarayköy ve Denizli taraflarına geçmekte olan kervancıların uğrak yeriydi. Kervanlar Derbent Boğazını görmeden geçemezlerdi. Zaten en kısa ve tek geçit burasıydı. 12, 13 Şubat tarihlerinden önce, Denizli’nin Gölemezli Köyü'nden Deveci (Kervancı başı) Kuru Ali’nin Musa adındaki kişi,Meneviş’in Veli ve Süleyman’ı da yanına alarak, Sarayköy’den develerine buğday ve arpa yükleyip, Sarıgöl’de satmak için yola çıkarlar. Yüklerini Sarıgöl’de boşaltıp sattıktan sonra tekrar aynı yoldan Sarayköy’e doğru hareket ederler. Mevsim kış, karlı-fırtınalı, tipili bir gün... Kervancılar tam Derbent Deresi denen yere gelmeden, önceleri Buldan ilçesine bağlı, sonra Sarıgöl’e bağlanan Baharlar köylüleri ile karşılaşırlar. Köylüler kervancılara, “Kar çok yağıyor, Derbent boğazından geçemezsiniz” diyerek döndürmek isterler. Onlarda “Bir şey olmaz gideriz” deyip yola devam ederler. Derbent boğazına yaklaştıklarında kar, boran, tipi şiddetini artırır. Develerin ayakları tutmaz, kaymaya başlarlar. Köylülerin aklına gelen devecilerin başlarına gelir ve develerle birlikte uçuruma yuvarlanırlar. Musa, Veli ve Süleyman önce develerini, sonra da kendilerini kurtarmak isterlerken vakit bir hayli geçmiş gece olmuştur. Kar ve tipiden, soğuktan korunacak yer bulamayıp. Develerini de kurtaramadan soğuktan donup ölmüşlerdir. Olayın ertesi günü oradan geçmekte olan Kula’lı ayakkabı yolcusu uzaktan bunları görür. Derbent Köyü’ne haber verir. Köye 4-5 km. uzaklıkta bulunan Derbent Boğazı’na gelen köylüler küreklerle karları aça aça cesetleri bulurlar. Devenin birisinin ayağı kırılmış diğerleri ise sağlamdır. Musa , Veli ve Süleyman ise ölmüştür. Kervancıların cesetleri önce Derbent Köyü’ne götürülür. Kimlikleri Gölemezli köyünden oldukları iyice anlaşılınca, köylerine götürülerek cesetleri ailelerine teslim ederler. Bu acı olay üzerine Denizli Buldan ilçesine bağlı Derbent Köyü'nden Ayşe ve Fatı adlı kişiler hemen bir ağıt yakarlar. Bu ağıtın sözleri de dilden dile , telden tele gezip dolaştıkça, halk arasında yaygınlaşır. NOT : Türkü’de geçen Derbent ve Devrent aynı yerdir. Esas olarak adı Derbent olan bölge, Türkü repertuara geçirilirken Devrent olarak verildiği için, günümüzde her iki şekilde de söylenmektedir. ALINTI |
|
|
|