|
25.06.16 | #1 |
Ben Hayata Gidiyorum Bir Ömür Sonra Dönerim
Ben Hayata Gidiyorum Bir Ömür Sonra DönerimBen Hayata Gidiyorum Bir Ömür Sonra Dönerim Ben hayata gidiyorum , bir ömür sonra dönerim.. Diyerek çıktı Adem yurdundan , Havva arkasından bakakaldı sadece.. Fatih Camiine vardığında öğle üzeriydi , ezana beş , duaya yirmi .. Huzura ''an' vardı .. Hava , çelikten yapılmış bir düdüklü tencereyi iki dakikada eritecek kadar sıcaktı , terden deryalar içinde yüzerken aklına geldi Dün gece rüyasında gördüklerini.. - sen hayra çıkar ya râb ... diyerek , adımını attı camii sınırları içerisine .. Kelebekler uçuşuyordu , güvercinler çocuklarla şakalaşıyor , yaşlı amcalar nur gibi parlayan sakallarıyla onları izliyordu .. Derken okundu ezan , alındı tekbirler , salındı göklere aminler.. Fatih sokaklarındaydı tekrar Selim , Balata doğru yol alıyordu .. Selim mi yol yürüyordu , yoksa yol mu Selimi .. orası biraz çelişkili bir konuydu sevgili okur .. Sitare eli kalbinde ,Haliç kıyısında özlediği adamı bekliyordu.. Sitare'nin okulu bitmiş nişanlanmışlar , nikah tarihi almışlar düğün hazırlıklarına başlamışlardı.. Ne badireler atlatmıştı bu aşk ne engeller , ne savaşlar.. Dünyanın kana doymaz acılarını sırtlayıp omuzlarına , öyle girmişti bu yola Selim.. Bir yanda 'bilmenin' verdiği acı .. Diğer yandan yüreğinde ki o müzmin alev .. Selim iflah olmaz bir doyumsuzdu , Sitare'yi doyumsuz bir aşk ile seviyor ve her gördüğünde, yüreği benzin dökülmüş kömür sobası gibi yanıyordu.. Yani sevgili okur tarif edilemez bir şey bu .. Kelimelerin kifayetsiz kaldığı anlar olur ya , hah , o an bu an işte . Haliç caddesinden Balat'ın tarih kokan sokaklarına girip hızlıca sahile indi .. Sitare her zaman ki yerlerinde bekliyordu .. Yolda gördüğü çiçekçiden bir demet papatya almıştı Selim .. yolun karşısına geçti .. Sitare denizi izliyordu .. Haliç durgun , dümdüz bir çarşaf gibi en kadife haliyle nazlı nazlı gülümsüyordu .. Selim Sitare'ye usulca yaklaştı ,beş adım kala bekledi .. Sevdiği kadını izlemeye başladı .. Onunla yaşadığı anlar geldi aklına , ilk tanışmaları , İlk atışmaları , ilk gülümsemeleri , ilk merhabaları , ilk sütlü kahveleri , ilk tavla atışları i ilk tiyatroya gidişleri .. İlk kez 'Seni Seviyorum Sitare'' dediği an .. Gözleri dolmuştu artık .. Ardından ona yazdığı ilk şiiri fısıldadı , titreyen sesiyle .. O şiiri bir radyo programına bağlanıp İbrahim İnecik'in Mavi Pusulasında canlı yayında Sitare'ye okumuştu.. '' Gözlerim gözlerini özledi...''... Diye başlıyordu ve cümleler tren katarları gibi bir birini izliyordu... ve Selim hıçkırarak Sitare'nin adını sayıklıyordu... Sitare sesleri duyunca arkasını döndü .. Selimle göz göze geldiler.. Gülümsedi Sitare .. Zaten hep gülümserdi nazlı papatya.. Selim olduğu yerde donup kalmıştı .. Sitare Selime doğru yürüdü , karınca adımlarıyla yaklaşıyordu Selime.. Adım adım , adım adım .. Selim biraz daha umut doluyor , oda tebessüm etmeye başlamıştı .. Tam karşı karşıya geldiler , Selim Sitare'nin gözlerinin içinde ki cennette kaybolmak üzereydi .. Sitare elini uzattı .. .. Selim Elini uzattı... Tam dokunacaktı ki parmak uçları bir birine .. Sitare yavaşça kayboldu , Sisler ötesinde ki evine doğru uçmaya başladı .. Selim sarsılarak ağlıyordu .. Sitare artık yoktu ... Bugün Sitare'nin doğum günüydü .. Eğer Ölmeseydi tam yirmi beş yaşına basacaktı... İbrahim İNECİK - Sitare |
|
|
|