|
04.09.16 | #1 |
Yaşamın en öğretici dersi: Kayıp
Yaşamın en öğretici dersi: KayıpHayatta en zorlandığımız olayların başında ayrılıklar ve kayıplar geliyor. Kayıp denince insanın aklına ilk olarak sevdiği birinin ölmesi gelse de, Klinik Psikolog Müge Sargın’a göre, ayrılıklar, boşanmalar, kişinin bir rolünü veya becerisini yitirmesi, işten atılma, emekli olma, yaşlanma ve hastalanma gibi durumlar da ‘kayıp’ sınıfında. Kayıp sonrasında kişinin yoğun duygular yaşadığı yas dönemine ait psikolojik duruma değinen Klinik Psikolog Müge Sargın, yas sürecinin evrelerine ve o evrelerde gelişen duygulara dikkat çekti. “Yas kişiye özgüdür. Uzunluğu ve yoğunluğu kaybın ne olduğuna göre değil, kişinin olayı nasıl yaşadığına göre değişir. Yine de yapılan çalışmaların, yas sürecindeki kişilerin bazı benzer deneyimler yaşadığını göstermektedir” diyen Sargın, kayıp karşısında hissedilen ilk deneyimin genellikle inkar olduğunu söyledi. İnkârın, “Bu olmuş olamaz!” cümlesiyle tarif edilebileceğini belirten ve “Kişi henüz olan biteni anlamlandıramamıştır; aynı anda durumun hem farkındadır, hem de gerçeği yeterince idrak edememiştir.” diye konuşan Sargın şunları söyledi. “Öfke de kayıp karşısında sıklıkla hissedilen bir duygudur. “Neden bu benim başıma geldi ki? Hak edecek ne yaptım?” gibi sorular kişiyi meşgul eder. Dünyada adaletin varlığına dair inancı yıkılmış halde dünyaya, diğer insanlara, ya da kendisine öfkelenebilir. GERÇEKÇİ OLMAYAN ÇABALAR GÖSTERİLİR Yine yasta olan birçok kişide kaybı yaşanmamış kılmaya yönelik kimi zaman gerçekçi olmayan çabalar görülür. Durum düzelirse daha iyi bir kişi olacağına dair söz vermek veya geçmişe geri dönüp kötü olayı engellemeye dönük hayaller kurmak bu sürecin bir parçasıdır. Kişi kendisini yanlış ya da eksik yaptığını düşündüğü şeyler için suçlar. Yas bir ayrılığa dair ise, ayrılığın kendisi yüzünden olduğunu düşünebilir ve telafi etmeye çabalar. Yas sevilen bir kişinin ölümüne dair ise gerçek dışı bir şekilde bu ölümü engelleyebileceğini düşünür, ya da ölen kişiyle daha fazla vakit geçirmediği için kendisini suçlar. KAYBI KABULLENME SÜRECİNDE ÜZÜNTÜ AĞIR BASAR Tüm bunların olanı değiştiremeyeceğini fark ettiği an ise, kişi üzüntünün ağır bastığı bir döneme girer. Çok zaman sonra yavaş yavaş gerçeğin farkına varır ve bu kayıpla birlikte yaşamanın yollarını bulmaya çalışır. KAYIP EN ÖNEMLİ DERSİ VERİR: SAHİP OLDUKLARIMIZIN GEÇİCİLİĞİ Kabul aşaması olarak adlandırılan bu aşama aslında çoğu zaman yanlış anlaşılır. Kabul etmek sanki bir şey olmamışcasına hayatına devam etmek gibi algılanır ve bu beklenti, yasıyla baş etmekte zorlanan kişiyi daha da kötü hissettirir. Oysa kayıp büyükse kişinin hayatı da, kendisi de kalıcı şekilde değişime uğrar. Kaybı kabullenmek, kişinin hayatının kayıpla beraber sonsuza dek değiştiği gerçeğini kabul etmek demektir. Aylar, bazen yıllar alan bu süreç bizlere hayatın en acı, en mühim ve aynı zamanda en kıymetli dersini öğretir: Sahip olduklarımızın geçiciliği ve yaşamlarımızın kırılganlığı. KAYBETMEK SAHİP OLDUKLARIMIZIN DEĞERİNİ HATIRLATIR Yaşamın bu acı dersinin ironik şekilde onu dolu dolu yaşamayı da öğreten bir tarafı vardır. Her şeyin geçici olduğunu hatırlatması hüzün verse de, şu an yaşadığımız hayatın, yürüyebilme yetimizin, sarılabildiğimiz anne babamızın, göğsüne yaslandığımız sevdiğimizin, kucaklayabildiğimiz evladımızın gerçek değerini bize yaşadığımız kayıplar öğretir. Bu yüzden sevdiklerimizin başına kötü bir şey gelme ihtimali olduğunda, ya da sağlığımızı kaybetme riskiyle karşı karşıya kaldığımızda hayatın gerçek anlamını keşfetmiş gibi hissederiz." Kaynak: Sağlık Haberleri – Sağlık Bakanlığı ve Sağlık Personeli Haberleri | NTV |
|
|
|