PDA

Orijinalini görmek için tıklayınız : Apolonia – Jamie McGuire | Kitap Tanıtım & Ön Okuma


GeLincik
28.11.15, 17:20
“Beni öldürdüler ama hâlâ hayattaydım.”

Rory Riordan kendi ölümünü önledikten üç sene sonra hâlâ hiç kimseye güvenmiyordu. Ne kendisini kanatları altına alan eksantrik üniversite profesörü Dr. Z’ye ne kendisini her yere takip etmekte ısrarlı, sevecen, çekici sınıf arkadaşına ne de Dr. Z’nin Astrobiyoloji sınıfında ilk sırada oturan ve fazla soru soran yakışıklı, karanlık ve gizemli çocuk Cy’a, hele ona kesinlikle.

Rory, Cy’in bir gece yarısı askerler tarafından kaçırılmasına şahit olduğunda, kendisini hayal bile edebileceğinden fazla sırrın olduğu bir dünyanın içine çekilmiş bulur, bu sırlar kendi sırlarından bile karanlık, korkutucudur.

New York Times Çok Satan yazarı Jamie McGuire’dan çok satan serileri Providence ve Tatlı Bela’nın mükemmel karışımı. Bu yeni Yeni Yetişkin Bilim Kurgu Romans kitabı macera dolu bir yolculuk. Sayfaları hızla çevireceğiniz bu beklenmedik, karanlık ve seksi hikâye sizi sonuna kadar koltuğunuzun ucunda tutacak!



Ön Okuma

Cadılar Bayramı’nda herkes giyinip partilere katılırken, Cy ve ben bodrumda numaraları tuşluyorduk. Fitz kampüsteki en eski binalardan biriydi ve kışın yeterince ısınmak, yazın da serin kalmak konusunda ciddi sıkıntıları vardı. Çok soğuk gecelerde bodrum katı özellikle berbat ve soğutucu gibi hissettiriyordu.

Suyumdan bir yudum içtim ve kazağımın kollarını ellerimin üzerine doğru çektim.

Cy, boğazını temizledi ve haftalardır ilk kez benimle konuşmaya ilk başlayan oldu. “Dr. Zorba’yla bir oda ısıtıcı için konuşabilirim.”

“Asla kabul etmez,” dedim, suyumu bırakıp dudaklarımı kazağımın koluna silerek. “Bir yangın çıkması ya da türü etkileyebilecek belirgin bir ısı değişimi riskini göze alamaz.”

“Türü etkilemeyecektir. O uzaydan geliyor.”

“Kesinlikle. Soğuk bir yerden yani.”

“Köken aldığı gezegenin yüksek ısılara sahip olmadığını kim söylüyor?”

“Venüs gibi mi?”

“Tam olarak Venüs gibi. Yani… eminim bu mümkündür. Bir oda ısıtıcısı bakacağım.” Onu beklentiyle izliyordum. “Ne?”

“Bir Uranüs şakası yapmayacak mısın? Hayal kırıklığına uğradım.”

“Ne demek istiyorsun?”

Kıkırdadım “Boş ver.” Parmaklarım yeniden klavyenin üzerindeydi ve Cy’in yan gözle bana baktığını yakaladığıma emindim. Ona doğru baktım. “Ne var?”

“Güldüğün zaman çok daha çekici oluyorsun. Ve kahkahan sevimli.”

“Ah… teşekkür ederim.”

“Bir şey-”

“Bir şey değil, biliyorum. Sorun yok. Çok fazla teşekkür ediyorum sana belli ki.”

“Sadece istedim ki… ne istedim bilmiyorum.”

İşine geri dönmeden önce bir süre daha bana baktı. Yanaklarım kızarmış, yüzüm alev alevdi. O andan sonra parmaklarım doğru çalışmıyordu ve sayılara konsantre olamıyordum.

Cy, tek kelime etmeden ayağa kalkarak odadan çıktı. Tam ben de peşinden gidip nerede olduğuna bakacaktım ki geri geldi ve masamın üzerine bir Nestle Butterfinger bıraktı.

“Şeker mi, şaka mı?” diye sordu.

“Bu bir Cadılar Bayramı şakası mı? Yani demek istediğim bu harika. Sadece espri anlayışın olduğunu bilmiyordum.”

“Şu anda burada olmana şaşırdım. Kampüsün her yerinde kostümlü partiler varken.”

Başımı iki yana salladım. “Ben partilere gitmiyorum. Sadece çok sıkıldığımda, kırk yılda bir ama Cadılar Bayramı partilerinden ne olursa olsun kaçınıyorum.”

“O neden?”

“Sahte kan. Ölü insanlar. Sürtük gibi giyinen kızlar. Bunlardan hiçbiri bana eğlenceli gelmiyor.”

Cy sırıttı. “Sanırım değil. İşimiz neredeyse bir saat kadar daha sürer. Bitirdiğimizde seni evine bırakabilir miyim?”

“Neden?”

Cevabım Cy’i gafil avlamıştı. Birkaç kez gözlerini kırpıştırdıktan sonra boğazını temizledi. “Sanırım belki de burada bağ kuracağım ilişkilerden kaçınmaktaki ısrarım yanlıştı. Burada birlikte epey fazla zaman geçiriyoruz ve seni daha yakından tanımayı istiyorum.”

“Beni o yüzden görmezden geliyordun, öyle mi? Çünkü gideceğini biliyorsun.”

“Kısmen evet.”

“Peki ya gerisi?”

Sandalyesinde rahatsızca kıpırdandı. “Sen… ilgimi çekiyorsun.”

Kendi kendime bir beşlik çakmak istedim. Daha önce konuştuğumuz birkaç seferde benden hiç de hoşlanmamasına rağmen nazik davranmaya çalıştığını düşünmüştüm. Onun yerine durum tam tersiymiş. Cy’a göre ben ilgi çekiciymişim. Omzumu silkerek fazlasıyla memnun olduğumu belli etmeme çalıştım. “Eğer istiyorsan.”

Gülümseyerek işine devam etti. Konsantre olmakta zorlansam da masamdaki sayfalarca datayı taradım. Aklım başımda değildi, sürekli kendime niçin onu bu kadar çekici bulduğumu soruyordum. Cy, benim tipim değildi. O gidecekti. Üzerinde asla görmediğim konser tişörtleri, ortak hiçbir noktamız olmadığının en iyi kanıtıydı. Ama yine de hayatın bizi bir araya getirmesinin gerçekten bir nedeni olduğuna dair çok güçlü bir his vardı içimde.